SINAV KAYGISI ve AİLE

SINAV KAYGISI ve AİLE

SINAV KAYGISI ve AİLE

 

Sınav olgusu hayatımızın bir gerçeği. Bu süreçte öğrencilerimizin karşısına kaygı arttırıcı olarak birçok faktör çıkmaktadır. Bu yazımızda bu faktörlerden bahsedeceğiz.

Yazımızın içeriği:
 * Sınav günü yapılması gerekenler...

* Sınav Öncesi Günlük Yaşamda Dikkat Edilmesi Gerekenler...

* Anne-Babaların Sınav Kaygısını Tetiklediği Durumlar

* Etkili Öğretim için On Öneri

* Bir Eğitim Masalı

24.03.2022 102

SINAV GÜNÜ YAPILMASI GEREKENLER

A) Sınav Sabahı:

- Evden çıkmadan sınavla ilgili belgelerinizi son kez kontrol ediniz.

- Giyeceğiniz elbisenin güzel olmasından çokhttp://www.maxicep.com/virgul.gif rahat olmasına dikkat ediniz.

- Her türlü ihtimalle karşı yanınızda bir miktar para bulundurunuz.

- İmkan varsa duş alınız.

- Sabah kahvaltısını mutlaka yapınız.

- Kahvaltının fazla sulu olmamasınahttp://www.maxicep.com/virgul.gif glikoz ağırlıklı olmasına dikkat ediniz.

- Sınav yerine 30 dakika önceden varacak şekilde hareket ediniz.

- Olumsuzlukları bir kenara bırakınız.

- Gözetmenlerin açıklamalarını iyi dinleyiniz. Anlayamadıklarınızı mutlaka sorunuz. Sınavla ilgili açıklamalar bölümünü dikkatlice okuyunuz.

B) Sınavda Gerekli Olacaklar;

- İki adet yumuşak uçlu kurşun kalem

- Yumuşak ve kaliteli silgi

- Kalem açacağı

- Saat

- Her şeyden önce soğukkanlı olunuzhttp://www.maxicep.com/virgul.gif telaşlanmanıza gerek yoktur.

- Sınavda gerekli olan eşyalarınızı sıranızın üzerine yerleştiriniz. Dökülebilecek gıda maddelerine dikkat ediniz.

- Kalemlerinizi ve silginizi kontrol ediniz

SINAV ÖNCESİ GÜNLÜK YAŞAMDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER...

UYKU

Sınavdan önceki günlerde biyolojik saatinizi ayarlamanız uygun olur.

Sınav hazırlıkları sırasında geç yatıp geç kalkmahttp://www.maxicep.com/virgul.gif ya da erken yatıp erken kalkma gibi alışkanlıklar edinmiş olabilirsiniz.

Gece 23.00 civarı yatıp sabah 07.00 civarı kalkmaya kendinizi alıştırın.

Çok ya da az uyumayı tercih etmeyin.

Uyumak için herhangi bir almayın.

Yatmadan 30 dakika önce dişlerinizi fırçalayın

Bir iki bardak su için.

Yine de uyku düzensizliğiniz varsa bunu sorun etmeyinhttp://www.maxicep.com/virgul.gif olumlu düşünün.

BESLENME

Hazır yiyecekleri fazla tercih etmeyin. Özellikle hazır satılan tavuk ürünü ve benzeri besinlerden uzak durun. Sindirim rahatsızlıkları ve zehirlenmeye neden olabilir.

Çok yağlı yemeyin.

Çok yemek yemeyinhttp://www.maxicep.com/virgul.gif mümkün olduğunca kilo almaktan kaçının.

Her gün üç meyve yiyin: 1 muzhttp://www.maxicep.com/virgul.gif 1 portakalhttp://www.maxicep.com/virgul.gif 1 elma gibi.

Gece yatarken bir bardak ılık süt için.

Diyet yapmayın.

Uzun süreli aç kalmayın.

İki saatte birhttp://www.maxicep.com/virgul.gif az az bir şeyler yiyin.

Beslenmenizde şeker yüklemesi yapmayınhttp://www.maxicep.com/virgul.gif ancak şekeri kısıtlamayın.

VÜCUT SAĞLIĞI

Üşütmemek için giyiminize dikkat edin.

Terli kalmayın.

Özellikle grip olmuş kişilerle yakın temas kurmayınhttp://www.maxicep.com/virgul.gif evde gripli hasta varsa kesinlikle uzak durun.

Düzenli almakta olduğunuz lar dışında doktor önerisi olmadan kendi kendinize almayın.

Mümkünse her gün duş alın.

Sabah akşam dişlerinizi fırçalayın.

Yürüyüş ya da bir başka spor yapıyorsanız devam ettirebilirsiniz ancak son üç gün vücudunuzun aşırı yorgun olmamasına özen gösterin.

SOSYAL İLİŞKİLER

Huzurlu ve sakin olmanız önemlidir.

Aile içi ya da arkadaş ilişkilerinde küçük de olsa çatışmalardan kaçının.

Arkadaşlarınızla uzun telefon görüşmeleri yapmayın.

Televizyonda şiddet ya da çatışma ağırlıklı programları izlemekten kaçının.

Olumsuz haberleri izlemeyinhttp://www.maxicep.com/virgul.gif okumayınhttp://www.maxicep.com/virgul.gif dinlemeyin.

Çevrenizdekilerle sınav hazırlıkları ile ilgili konuşmalar yapmayın.

Panik duygusundan uzak olun.

Sonuçta tek bir sınavın insan yaşantısında belirleyici olamayacağınıhttp://www.maxicep.com/virgul.gif bir başarısızlık durumunda başka olanakların değerlendirilebileceğinihttp://www.maxicep.com/virgul.gif ya da gelecek yıllarda yine sınava girilebileceğini hep hatırlayın.

Hiçbir sınav bir gencin bedensel sağlığından http://www.maxicep.com/virgul.gifruhsal sağlığından ve sosyal gelişiminden daha önemli olamaz.

ANNE-BABALARIN SINAV KAYGISINI TETİKLEDİĞİ DURUMLAR

  • Sizin çocuğunuzdan yüksek ve sürekli başarı beklentiniz, çocuğun hatalarını düzeltmek "sen" dilini kullanarak olumsuz eleştirileriniz, yargılama ve suçlamalarınız, çocuğunuzun kendisine olan güvenini azaltır. Çocuğunuz sizin suçlamalarınızı, kullandığınız olumsuz sıfatları ve başarısızlıkları içselleştirip, kabullenir, kendini her konuda öyle görmeye başlar.
  • Çocuğunuzdan beklentinizin olmaması elbette mümkün değildir. Ancak beklentilerinize sınır koymanız faydalı olacaktır. Ondan neyi ne kadar isteyeceğinizi onun bireysel yeteneklerini ve farklılıklarını göz önünde bulundurarak gerçekçi bir şekilde belirlemeniz gerekmektedir. Bu çocuğunuzun yapabileceğinden fazlasını bekleyerek onu yoğun kaygıya itmenize engel olur.
  • Yoğun kaygı yaşayan çocukların anne babalarının da çok kaygılı olduğu sık gözlenen bir durumdur. Bu yüzden öncelikle anne baba olarak kendinizi rahatlatın ki çocuğunuzda rahat davranmayı öğrensin, sizi model alabilsin. Gerekirse bir uzmandan bu konuda destek almanız faydalı olacaktır.
  • Sizi ve çocuğunuzu en çok kaygılandıran durum konuların nasıl yetiştirileceği, eksiklerin nasıl tamamlanacağı, nelere öncelik verileceği, yapılan çalışmaların yeterli olup olmayacağı, deneme sınavlarında gösterilen performansın ne olacağı, sınav öncesi tercih ve başvuru bilgilerinde yetersizlik, yanlış yapma endişesi, sınav anında olumsuz bir durum yaşama (hastalık vb.) korkusu vb. sorular sonucunda oluşan "belirsizlik" duygusudur. Bu tür belirsizlikleri sürekli hale getirip çocuğunuzun normal çalışma ritminin bozulmasına neden olmayın, sınava yönelik kaygılarınızı çocuğunuza yansıtmayın, sizin çözümleyebileceğiniz durumları ona hissettirmeden çözümlemeye çalışın.
  • Çocuğunuzun elde ettiği ya da elde edemediği başarıyı tüm geleceğini belirleyecek, tek etmen olarak görüp bunu ona hissettirmeyin.
  • Sınavın sizin tarafınızdan çocuğun bir kişilik ölçümü olarak görülmesi, başkaları ile kıyaslama, sınavda yeterli başarı elde edilmezse "başkaları ne düşünür?", "ya rezil olursak?" vb. anlamlar yüklenmesi kaygıyı yaratır. Bu çocuğunuzun kişilik değerlendirmesi değildir, başkalarının ne düşündüğü de önemli değildir.
  • Anne baba olarak mükemmeliyetçi, rekabetçi kişilik yapınız çocuğunuzdaki kaygıyı arttırır.

Çocuğunuzun Sınav Kaygısı Yaşayıp Yaşamadığını Nasıl Anlarsınız?

  • Çocuğunuzun başarısında nedenini bilmediğiniz belirgin bir düşüş var ise,
  • Ders çalışmayı sürekli erteliyor, sınav ve hazırlığı hakkında konuşmayı reddediyor ise,
  • Bu konuda soru sorulmasından rahatsız oluyor ise,
  • Dikkati çok dağınık, ders çalışmaya odaklanamıyorsa,
  • Fiziksel şikayetlerinde dikkat çeken bir artış gözlüyor iseniz (karın ağrısı, mide bulantısı, terleme, uyku düzensizliği, iştahsızlık ya da tersine aşırı yeme, genel mutsuz bir ruh hali vb.),
  • Çok çalıştığı zamanlarda bile sınav performansında ve deneme sınavlarında belirgin bir performans yüksekliği görmüyor iseniz,
  • Çocuğunuzu gözlemleyip, kendisine ve öğretmenlerine sorarak araştırabilirsiniz,
  • Çocuğunuz sınav kaygısı taşıyor olabilir. Öğretmenleri ile ve ilgili uzmanlara danışıp çözüm üretmek faydalı olacaktır.

Anne Babaların Göstermesi Gereken Uygun Tutumlar
ANNE BABA OLARAK OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİNİZİ OLUMLUYA ÇEVİRİN
Sınav öncesi, sınav anı ve sonrasına yönelik gerçekleşebilecek olumsuzluklara odaklanmayın. Her şeyin normal olacağını bazı tersliklerin herkesin hayatında gerçekleşebileceği kadar gerçekleşme şansı olduğunu düşünün, ve sınav sonucunun olumsuz olmasının telafisi mümkün olmayan bir terslik olduğu düşüncesini terk edin.
DESTEKLEYİCİ OLUN
Bu zor dönemde çocuğunuzu her zaman destekleyin, ilgi gösterin,
GERÇEKÇİ OLUN
Çocuğunuzdan beklentiniz gerçekçi olsun. Onun bireysel yeteneklerini ve farklılıklarını iyi tanıyın, neyi başarıp neyi başaramayacağını doğru değerlendirin. Yapamayacaklarını söyleyip yargılamak yerine yapabilecekleri konusunda çocuğunuzu CESARETLENDİRİN .

OLUMLU OLUN
Sizin sınava ilişkin olumsuz düşünceleriniz onu kaygılandırır, ona olan güveniniz onun özgüvenini artıracaktır.
KIYASLAMA YAPMAYIN
Çocuklarınızı hiçbir zaman başkaları ile kıyaslamayınız. Çocuğunuzun tek, diğerlerinden farklı bir kişiliğe ve kapasiteye sahip ve kendi istekleri olduğunu düşünün. O başkalarının yaptığını yapamayabilir, ancak sizin çocuğunuzun da başkalarının başaramadığı bir şeyleri yapabileceğini aklınıza getirin. Bu nedenle çocuklarınızı kendi istekleriniz doğrultusunda zorlamayınız. Sizi tatmin edecek bir başarının onu mutlu edeceğinden emin olmadan hareket etmeyin.
SUÇLAMAYIN / CEZALANDIRMAYIN
SÜREKLİ OLUMSUZ ELEŞTİRİ YAPMAYIN,
OLUMLU ELEŞTİRİ HER ZAMAN ÇOCUĞUNUZUN GÜVENİNİ ARTIRIR
"SEN DİLİ "YERİNE "BEN DİLİ" Nİ KULLANIN
"Sen zaten böylesin, bu sonuç normal " gibi bir sen dili yerine "Bu sonucun nedenini anlayamıyorum, bunu paylaşabiliriz" gibi kendinizi de olaya ortak eden ve paylaşan bir cümle daima onun her türlü sorununu sizinle paylaşma konusunda cesaretlendirir.
MOTİVE EDİCİ OLUN
Aile olarak çocuğunuzun başarısını arttırmak yolunda yaptığınız davranışlar ve gösterdiğiniz tutumlar amacınız dışında gelişebilir, yani başarısını arttırmak yerine motivasyonunu düşürebilir.
SORUMLULUK VERİN
Sınavın sorumluluğunu çocuğunuza bırakın. Çocuğunuzun sorumluluklarını üstlenmeyin,sorumluluklarını yerine getirirken sadece destek olun.
TAKDİR EDİN VE GÜVENİN
Çocuğunuzun olumlu davranışlarını takdir edin, uygun olan her ortamda başarılarını ön plana çıkartın.
Anne babasının kendine güvendiğini ve onu takdir ettiğini gören çocuğun kendine olan saygısı ve güveni de artacaktır
UYGUN MODEL OLUN
"Kaygı bulaşıcı bir duygudur"
Anne babalar çocuklarının en yakınında model aldığı ilk kişilerdir. Anne babaların tüm davranışları onlar için model olabilir. O nedenle doğru model olmak için anne baba olarak çaba gösterin. Çocuk duyduğunu değil gördüğünü öğrenir ve uygular. Eğer siz kaygılı olursanız çocuğunuzun da kaygılı olması ihtimali çok yüksektir.
KOŞULSUZ SEVGİ
Ona olan sevginizin karşılığında bir şey beklemediğinizi, onu her şartta sevdiğinizi belli edin, desteklediğinizi davranışlarınızla ve sözlerinizle ona iletin.
SICAK SAMİMİ, HUZURLU KARAR ALMA SÜRECİNE HERKESİN KATILDIĞI BİR AİLE ORTAMI YARATIN.
Unutmayın mutlu çocuklar mutlu ailede yetişir.

ETKİLİ ÖĞRETİM İÇİN ON ÖNERİ

Bir: Etkili öğretim, akılla birlikte yüreği de vermektir. Bir içtenliktir. Öğrenciyi sadece iyi öğrenmesi konusunda motive etmek değil, aynı zamanda onların nasıl öğrenmeleri gerektiğini ve bu yolda ne gibi yöntemlere gereksinimleri olduğunu göstermeyi de kapsar. Bunu eğitimci, öyle bir tarzda yapmalıdır ki, öğrenci için belli bir anlamı ve bu anlam içinde belli bir yeri ve bütün bunların hafızasında bıraktığı bir şeyler olsun. Bu sizin eğitme sanatınıza olan bir tutkuyu gerektirir. Bu tutkuyu özellikle öğrencilerinize hissettirebilmeniz gerekir.

İki: Etkili öğretim, öğrencilere bir bilgi tüketicisi olarak davranmaktır. Üretiminizin her aşamasında bulunmanız gerekir. Ürününüzün her şeyiyle ilgili olmalısınız. Yeni gelişmeler, yeni kaynaklar, alanınızı ilgilendiren her konuyla ilgili yeni gelişmelere duyarlı olmanız gerekir. Bilgi yalnızca akademik dergiler ve yayınlat dünyasında yaşayan bir şey değildir. Etkili öğretim, bu bilgiyi gerçek hayatın dünyasına aktarır. Öğretirken, teori ile pratik arasında iyi bir köprü kurmalısınız. Fildişi kulelerde yaşayan insanların işi değildir öğretim. Alanında her konuyla ilgili, diğer konularda uzmanlarıyla sürekli ilişki içinde olan, uygulamada yardımcı ve interaktif bir yaşam biçimini içeren etkili bir öğretim.

Üç: Etkili öğretim, dinleme, sorgulama, eleştirel olma, sorumluluk duygusu taşımayı gerektirir. Her öğrencinin ve her sınıfın ayrı birer dünya olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız. Cevapları siz değil, öğrenci bulmalıdır. Ama, doğal olarak, yol gösteren siz olmalısınız. Karşılıklı, sözlü bir iletişim ağı kurmalısınız. Bu ağ içinde eğitim şekillenmeli. Öğrenciyi her zaman daha iyi olanı bulmaya sürüklemelisiniz. Etkili öğretim aynı zamanda iyi insan olmakla ilgili de bir şeydir. Saygı ve bu saygının gerektirdiği eğitim uzmanı kişiliğiniz hayatınızın her alanında olmalı.

Dört: Etkili öğretim, uyulması gerekli katı bir müfredat değildir. Katı ve kuralcı olarak, etkili bir eğitimci olamazsınız. Aksine, esnek, akıcı ve deneyimci bir tarz gerektirir iyi öğretim. konuyu karşılıklı sorgulayan sınıfında tepkilerini ve meraklarını göz ardı etmeyen bir süreçtir bu. Konunu değişen bağlamlarına ne kadar iyi ayak uydurabildiğinizle ilgilidir. Sınıfta yapmak istediklerinizin yüzde onunu yaptığınızı hissedip kendinizi hala konuya meraklı buluyorsanız, böyle bir sürece girmişsiniz demektir. Eğer daha fazla bilgilendiriyorsa neden önceden düşündüğünüz süreçten kopmayasınız ki? Etkili öğretim, yaratıcılık gerektiren bir dengeleme süreci gibidir. Bir tarafta konuya hakim bir otorite olmak, diğer tarafta ise öğrencinin merakını kamçılamak...

Beş: Etkili öğretim, aynı zamanda bir tarzdır. Siz, etkili öğretimin bir eğlence olması gerektiğini mi sanıyorsunuz? bahis mi oynuyorsunuz? Yani anlattığınız konunun ciddiyeti hiç mi yok? Etkili öğretim sanıldığı gibi, kürsüsüne ellerini dayamış bir şekilde, öğrencinin gözünde sürekli bir şeyler vızıldayan bir öğretmen öngörmez. Etkili bir eğitimci sınıfını ve her öğrencisini birebir tanır. Etkili öğretmen, kendisini bir orkestrayı yöneten maestro gibi algılamalıdır. Her öğrenci değişik bir enstrümanı, farklı performansta çalan bir müzisyen gibidir.

Altı: Etkili öğretimin önemli bir unsuru daha vardır. Mizah. Öğrenciyi kendinizden korkutmamak için mizahı zaman zaman kullanmalısınız. Zararsız şakalar yapmalısınız. Bu şakalarınız öğrenciyi kırmayacak biçimde olmalıdır. Şakalarınızla öğrenciye bir arkadaş olduğunuzu göstermelisiniz.

Yedi: Etkili öğretim, yetenekleri ve zihinleri besler, onları korur ve geliştirir. Her öğrenciye ayırdığınız bir zaman olmalıdır. Öğrencinize ayırdığınız zaman kadar, dersinize, anlatacağınız konuya hazırlanmaya da zaman ayırmalısınız. Konuyla ilgili öğretiminizi zenginleştirecek materyaller hazırlamalısınız.

Sekiz: Etkili öğretim, güçlü ve hissedilir bir liderlik, kurumsal bir destek, kaynaklar, personel ve tahsis edilmiş bir fonla desteklenmelidir. Etkili öğretim yalnız eğitimi ilgilendiren kurumlarla sağlanmaz. Bunu destekleyen ama görünmeyen başka kurumların da desteği gerekir. Öğretim sürecinde yer alan tam zamanlı öğretmenden, ücretli öğretmene kadar, herkesin görüşünü kapsayan bir organizasyonel eşgüdüm şarttır.

Dokuz: Etkili öğretim, kıdemli öğretmenlerle yeni öğretmenler arasında takım ruhunun teşvik edilmesi, mesleki gelişime katkı gibi meslektaş birlikteliğini desteklemek açısından aktif bir danışmanlık da gerektirir. Böylece, meslekte başarısızlığın önüne geçilebilir ve kariyer geliştirmek için de programlar geliştirilmiş olur.

On: Son olarak, etkili öğretim bir eğlence, bir tutku ve sonuçta gerçek ödüllerdir. Her ne kadar bu ödüller açıkça görülmese de, öğrencinizin başarısını, gülen yüzünü ve daha iyi bir kariyere kavuşmuş olduğunu görmeniz bile, size sonuca ulaşmanın hazzını verecektir. Etkili öğretmenler, bu işi bir sanat olduğu için yapar, para için değil...Bu onların yaşam biçimidir. Etkili öğretmenler başka bir şekilde de yaşayamazlar zaten.

Richarde Leblanc / Yeni Eğitim Dergisi

BİR EĞİTİM MASALI

Masalımızın baş rollerini beş kahraman paylaşıyor. Kahramanlarımız, üzerinde "okul" yazan binaya devam etmek, onunla ilgilenmek, onda sorumluluk almak ve onu yönetmek gibi farklı rollere sahipler. Kahramanlarımız, yaşadıkları ile ilgili, görünüşteki davranışlarından farklı olarak, içlerinden gelen arzu ve düşünceleri kendi günlüklerine şöyle not etmişler:

Öğrenci: Okula gidiyorum. Ailem, öğretmenlerim ve diğer yöneticiler benim severek ve isteyerek buraya geldiğimi sanıyorlar. Oysa, öğrenciliğimin ilk yıllarında duyduğum heyecanın yerinde yeller esiyor. Üstelik, önceleri çok sevdiğim bu binadan şimdi kaçmak için fırsatlar arıyorum. Devam etsem ne değişecek? Üniversiteye girme şansım çok az. Sınavda bir milyon üzerinde öğrenci yarışıyor. Dershaneler, özel okullar ve bir de seçkinci okullar işin tuzu biberi. Üniversite kazanmak aslanın ağzında. Ne yapayım? Bu durumda sadece okula devem etmek zorundayım işte!

Öğretmen: Okulun ilk yıllarında öğrencilerim arkamdan sel gibi gelirken, büyüdükçe "bu da ne konuşuyor" diye yüzüme bakıyorlar. Mesleğimi severek ve zevkle yaptığımı sanıyorlar. Bu mesleği de severek seçmedim ki. Üniversite giriş sınavında öğretmenlik bölümünü tutturdum. Ne yapayım, mecburen öğretmenlik yapıyorum. Haydi yapıyorum, daha iyisi olmak için gayret göstersem, bir sürü engelle karşılaşıyorum. Boş versem, vicdanım el vermiyor. Dirensem ceza alacağım. Ceza alıp ekmeğimi riske atmaktansa, boş vermek daha iyi.

Aile: Önceleri "iyi ki okul var. Çocukları meşgul edecek bir yer lazım" diye düşünürken, onlar büyüdükçe omuzlarımız biraz daha çöküyor. Okul ve dershane derken, diğer masraflarıyla, ev geçindirmekten daha zor. Zaten üniversite kazanma şansı da çok az. Bir sanata versem, yaşı geçti. Ne yapacağım ben şimdi?

Okul Yöneticisi: Okulumu tüm sıkıntılarına rağmen yönetebileceğimi düşünürken, bir yıl içinde adeta çöktüm. Sıkıntım, okulumda eğitim ve öğretimin kalitesini geliştirmeye yönelik bir şeyler yapamamak. Yazışmalardan, kırtasiyecilikten, imkânsızlıklardan, velilere dil dökmekten, devletle veli arasında kalmaktan usandım. Ne geriye dönüp öğretmen olmak ve ne de ileriye gidip makamımı yükseltmek istiyorum.

Bakanlık: Şu okullar olmasaydı eğitimi ne de güzel idare ederdim.

Tabii, bu sadece bir masal. Gerçekle asla ilgisi yok!